OSMANLIDAN CUMHURİYET’E SİYASİ MODERNLEŞME VE TÜRKİYE’NİN YENİ YÜZYILINDA SİYASİ PARTİLERİN ÖNEMİ

28 Aralık 2023 11:51 Barış YORGANCI
Okunma
322

OSMANLIDAN CUMHURİYET’E SİYASİ MODERNLEŞME VE TÜRKİYE’NİN YENİ YÜZYILINDA SİYASİ PARTİLERİN ÖNEMİ
Barış Yorgancı

Giriş
Osmanlı Devleti’nde, eyaletlerin ileri gelen eşrafı olan âyanlarla devlet yönetiminin ve devletin mutlak sahibi padişahın aralarında imzaladıkları ilk anlaşma Sened-i İttifak’tır.  Bir nevi Türk Magna Carta’sı gibi düşünülebilen bu ittifak senedi ayanların emir ve yetkilerinin sınırlandırılmasından ve padişahın merkezî otoritesinin ikinci kişiler tarafından paylaşılması gibi gerekçelerden dolayı memnuniyetsiz bir anlaşma olarak Türk tarihinde yerini almıştı. Kısa süreli ömrü olan bu anlaşma padişahın iradesinin ilk kez paylaşıldığı için demokrasi tarihinde ilk girişim olarak da kabul edilir. Sonraki süreçte Tanzimat Fermanı  ve Tanzimat Dönemi olarak karşımıza çıkar. Tanzimat Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtarmak için girişilen bir reçetedir. Demokrasi kaygısı taşımayan ferman kanunlarla adil bir yönetim sağlanması amacıyla yazılmıştı.  Tanzimat Devri’nin özellikle 1860 sonrası basın-yayın faaliyetlerinin başlaması ile Osmanlı aydın sınıfı eleştiri yapan ve yönetimi eleştiren muhalif bir konuma gelmiştir. Ali Suavi, İbrahim Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi Osmanlıcı aydınlar Genç Osmanlılar adı altında birleşmişlerdi.  Amaçları Avrupalı aydınlardan öğrendikleri hürriyet ve anayasalı temsilî sistem ve yönetim şekliydi. Mithat Paşa liderliğinde hareket eden Genç Osmanlılar Meşrutiyet yönetimi karşılığında II. Abdülhamid’i  tahta çıkardılar ve I. Meşrutiyet Dönemi başlamış oldu. Tanzimat Dönemi ile güçlenen eleştiri ve muhalefet gibi söylemler amacına ulaşarak “Anayasalı ve Meclisli” bir yönetim elde ettiler. Ancak bu yönetim ve Anayasa tarihte 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı bahane edilerek II. Abdülhamid tarafından fesihedilmiş ve Meşrutiyet taraftarları da sürgün edilmiş, kendi çabasıyla yurt dışına kaçanlar ise genelde Avrupa’da çeşitli basın-yayın faaliyetleri ile muhalefeti devam ettirmişlerdi. Yine II. Abdülhamid Dönemi’nde Fransız İhtilali’nin yüzüncü yıl dönümünde yeni bir muhalif grup olan ve Genç Osmanlıların devamı sayılabilecek Jön Türkler  ortaya çıkmışlardı. Bunların amacı da Genç Osmanlılarla aynı yörüngedeydi. Meclisli bir temsil sistemi ve Anayasa. 1908 yılına gelindiğinde Jön Türklerin Makedonya’da güçlenmesi, Reval görüşmelerinin bu bölgede yarattığı huzursuzluk Resneli Niyazi ve Enver Bey gibi askerî kanadı oluşturan Jön Türklerin ayaklanmasına sebep olmuştu. Jön Türklerin siyasi kanadı olan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ademmerkeziyetçiler ve diğer muhalif kesimlerin baskıları sonucu 24 Temmuz 1908’de yeniden Meşrutiyet ilan edilmişti. I. Meşrutiyet Dönemi’nde siyasi partiler yoktu ancak II. Meşrutiyet ilanından sonra Osmanlı Devleti’nde çeşitli fikirsel grupların siyasi partileri meydana geldi. İlk defa hükûmet programı bu dönemde oluşturulan kabine tarafından yayımlanmıştı. İttihat ve Terakki Partisinin denetleme iktidarı çeşitli irticai ayaklanmaların bastırılması sonucu 1909 itibari ile başlamıştı.
II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ VE SİYASİ PARTİLER
Tarık Zafer Tunaya’nın söylemiyle bu dönem Türk siyasi hayatının laboratuvarı olarak kabul edilir. Bu dönemde İttihat ve Terakki Fırkası, Ahrar Fırkası, Millî Meşrutiyet Fırkası ve daha sonra tüm muhalefetin bir araya gelerek oluşturduğu Osmanlı Hürriyet ve İtilaf Fırkası gibi siyasi partiler bulunmaktadır.  İttihat ve Terakki fırkası sivil ve askerî kanadın desteklediği özellikle askerî gücü elinde bulunduran fırkaydı. Millî Meşrutiyet Fırkası ise 1912 yılında kurulmuş ilk Türkçü siyasi fırkaydı ve fikir anlamında İttihat ve Terakki Fırkasının rakibi konumundaydı ancak Osmanlı Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile tam zıt kutuptaydılar. Bu dönemde özellikle 1909 tarihi ve sonrası İttihat ve Terakki Fırkası ordu ile iç içe olmuş ve sivil yönetim sürekli askerî kanattan destek almıştı. Özellikle 1912 yılından itibaren muhalefetin sindirilmesiyle İttihat ve Terakki Fırkası Büyük Harbin sonuna kadar ülkeyi yönetmişti. II. Meşrutiyet Dönemi Türk siyasi tarihinin ve siyasi partilerin şekillendiği dönemdir. Osmanlı devlet adamlarını yönlendiren ve siyasi partilerin kuruluş prensiplerini sağlamlaştıran dönem bu dönemdir. İslamcı, milliyetçi, muhafazakâr, Batıcı, liberal, sosyalist temeller siyasi partiler üzerinde bu dönemde atılmıştı. Millî Mücadele Dönemi’nde belirli dönemlerde etkin olan siyasi fırkalar Cumhuriyet kurulduktan sonra da etkinliğini sürdürmüştü.
MİLLÎ MÜCADELE VE CUMHURİYET DÖVNEMİ SİYASİ PARTİLER
I. Dünya Savaşı’ndan 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi ile mağlup olarak ayrılmıştı. Ülkenin siyasi iktidarını ve yönetimini elinde bulunduran İttihat ve Terakki Fırkası kendi kendini feshetmiş ve Mebusan Meclis 21 Aralık 1918 tarihinde yeni seçilen Padişah VI. Mehmed Vahdeddin tarafından kapatılmıştı. Ülkede siyasi iktidarın dolayısıyla padişahın uygulamalarını denetleyecek, sorgulayacak ve eleştirecek bir güç kalmamıştı. Siyasi partilerin olmayışı ülkede iktidarın denetlenmesini zorlaştırıyordu ve halkın seçtiği mebuslar yönetime karışamıyorlardı. Bu sürecin sonucunda İttihatçı asker ve sivil kişiler ülkenin çeşitli bölgelerinde cemiyetler kurarak siyasi isteklerini ve tavırlarını gösterme yoluna giriştiler. Mustafa Kemal Paşa da geniş yetkileri elinde bulundurduğu 9. Ordu Müfettişi olarak Anadolu’ya geçmesi ile Erzurum ve Sivas’ta yol haritaları belirlendi. Ülkede yapılan yeni seçimler ile belirlenen Mebusan Meclisi 11 Nisan 1920 tarihinde işgal güçleri tarafından kapatılınca millî iradenin sekteye uğramaması için 23 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi Ankara’da Mustafa Kemal liderliğinde Millî Mücadele taraftarları tarafından tekrar açıldı. Büyük Millet Meclisinin ilk yıllarında siyasi fırkalar yoktu ancak bu Mecliste çeşitli siyasi gruplar etkindi. Bu siyasi gruplar “Halk Zümresi Grubu, Islahat Grubu, Tesanüd Grubu, Yeşil Ordu Grubu ve BMM’de Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu (Birinci Grup) ki bu grubun lideri Mustafa Kemal Paşa’dır, İkinci Grup ise yine Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu olarak anılmış ve birinci gruba muhalefet olarak kurulan siyasi gruptu. Bu siyasi oluşumlardan başka sosyalizm temelli Türkiye Halk İştirakiyûn Fırkası ve Türkiye Komünist Fırkası gibi siyasi partiler de bulunuyordu. Millî Mücadele başarıya ulaştıktan sonra mücadelenin liderleri arasında çeşitli görüş ayrılıkları yaşandı ve bu görüş ayrılıkları bugünkü siyasi çehremizin temelleri sayılabilecek çeşitli siyasi ayrılıklara sebebiyet verdi. Türkiye’de 1946 çok partili siyasi hayata geçene kadar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası , Serbest Cumhuriyet Fırkası  gibi birtakım siyasi partiler kurulmuştu. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Kâzım Karabekir Rauf Bey, Refet Bey ve Ali Fuat Bey gibi Millî Mücadele’nin önemli liderleri tarafından Cumhuriyet Halk Fırkasına dolayısıyla Mustafa Kemal’e muhalefet yapmak amacıyla kurulmuştu. Bu siyasi parti Türk siyasi tarihi içerisinde ilk çok partili hayata geçiş denemesiydi.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında oluşan bu muhalefetin hizipleşmesinde belirli meseleler vardı. Saltanatın kaldırılması, askerlerin siyaset ya da askerlik arasında bırakılması, devletin iktisadi modelinin ne olacağı, gücün kimde toplanacağı ve inkılapların hangi hızda yapılacağı gibi meselelerdi. Mustafa Kemal’e ve görüş ayrılığı yaşadıkları konulara binaen 1924 yılının Eylül ayında İstanbul’da Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir Paşa, Refet Paşa, Rauf Bey ve İsmail Canbolat Bey’ler toplantı yaparak Ali Fuat ve Kâzım Karabekir Paşalar askerlikten istifa ederek siyasete devam etmeyi düşünmüştü. Rauf Bey, Refet Bey ve Dr. Adnan (Adıvar) 9 Kasım 1924’te Halk Partisi’nden istifa ettiler ve yeni bir siyasi oluşum etrafında toplandılar. Liderler arasındaki fikir ayrılığı fırka ayrılığına neden olmuştu. Demokrat ve yenilikçi bir parti hüviyetiyle ortaya çıkan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17 Kasım 1924’te resmen kuruldu. Ancak13 Şubat 1925’te Şeyh Sait İsyanı sonucu çıkarılan 4 Mart 1925’te Takrir-i Sükûn yasası sonucu İstiklal Mahkemeleri Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının irticai çalışmalarda bulunduğu iddiasıyla 3 Haziran 1925’te TPCF’yi kapattı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasından ayrı olarak Atatürk Dönemi ikinci çok partili siyasi hayat denemesi Serbest Cumhuriyet Fırkası ile denenmişti. 1929 Dünya Ekonomi buhranı, inkılapların uygulanmaya başladığı dönem olması, Türk demokrasisinin tek partili olarak devam etmesi gibi gerekçeler bu siyasi partiyi iktidarı denetleyen bir emniyet subabı olarak gerekli kılmıştı. Kuruluş ve sebepler Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasından farklı olan Serbest Cumhuriyet Fırkası, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının aksine yapay bir muhalefet eleştirisi almıştı. 1930 Seçimlerinde önemli başarılar elde eden Serbest Cumhuriyet Fırkası rejim karşıtlarının yuvalandığı bir siyasi parti olduğu iddia edilerek, Anayasa aleyhtarı bir parti olarak ilan edilmiş ve fırkanın kurucu lideri Ali Fethi Bey tarafından 16 Kasım 1930’da feshedilmişti. Böylece Türkiye’de çok partili siyasi hayat denemesi tekrar başarısız olmuştu.
TÜRKİYE’DE ÇOK PARTİLİ SİYASİ HAYATA GEÇİŞ
Türkiye İkinci Dünya Savaşı sonucunda demokratik devletlerin galip gelmesi ile birlikte çok partili hayata geçiş yapmıştı. Bu geçişin çeşitli sebepleri bulunmaktaydı. İç ve dış etkiler Cumhuriyet Halk Partisi içinde bazı görüş ayrılıkları ve parti içi muhalefet ile İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçları Türkiye’de çok partili siyasi hayatı gerekli kılmıştı. CHP hükûmetinin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e önemli bir sorun olan çiftçiyi topraklandırma meselesi muhalif seslere sebep olmuştu. 1 Ocak 1945’de topraksız veya az toprağı olan köylüleri toprak sahibi yaparak, çiftçilere tarım aletleri sağlamak ekilebilir arazileri verimli hâle getirmek amacıyla TBMM’ye sunduğu Toprak Reformu Yasa Tasarısı çok partili hayata geçiş için en önemli sebep olarak gösterilmişti. “Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü, 7 Haziran 1945’te siyasi tarihte Dörtlü Takrir şeklinde anılan önergeyi Cumhuriyet Halk Partisi Meclis grubunda tartışılması için vermişlerdi.” Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü Cumhuriyet Halk Partisinden ihraç ettirildikten sonra Demokrat Partiyi kurmuşlardı. Demokrat Parti  Türkiye’nin çok partili hayata geçişinde Nuri Demirağ’ın 1945’te kurduğu Millî Kalkınma Partisinden sonra ikinci siyasi parti olarak Türk siyasi tarihinde yerini almıştı. 1950 ile 1960 yılları arasında tek başına iktidar olan Demokrat Parti 1960 askeri darbesiyle kapatılmıştı. 1960 ile 1980 yılları arası Türk siyasi tarihinde askerî darbeler ve cuntalar dönemi olarak bilinmektedir. Bu dönemde günümüzde yankıları devam eden siyasi partiler ve liderler meydana çıkmıştı. Bu siyasi hareketleri Osmanlı devlet yöneticilerini etkileyen İslamcı, Batıcı, Türkçü, liberal ve sosyalist partilerden ayrı olarak düşünmek doğru olmaz. Bu dönemde kurulan İslamcı parti, Türkçü-milliyetçi parti, liberal partiler bugün Türk siyasi hayatını şekillendiren partilerdir. 1960 ile 1980 tarihleri arasında Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Necmeddin Erbakan, Bülent Ecevit gibi siyasi parti liderleri Türk siyasi hayatına yön veren liderler olarak biliniyor. Bu liderlerin kurduğu veya liderlik ettiği siyasi partiler ve fikirleri gelecekte de Türk siyasi hayatında önemli bir konuma sahip olacakları muhakkaktır. 15 Temmuz 2016 askerî kalkışmasından sonra Türk siyasi tarihinde önemli bir değişiklik meydana gelmiş ve Türk tipi başkanlık sistemi ile yönetilmeye başlanmıştı. 1946’dan itibaren çeşitli siyasi iktidarlara ve partilere sahne olan Türk siyasi hayatı, “Tek Partili siyasi hayat, Çok Partili Siyasi Hayat ve Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi” ile üçüncü siyasi sayfa açılmış ve siyasi partilerin ittifaklı seçimler ile iktidar ortağı olduğu çoğulcu bir Meclis sistemine geçilmişti. Türk siyasi hayatı iç ve dış etkenlerden etkilenerek şekillenen bir yapıya sahiptir. İç siyasi çekişmeler genellikle sert ve tartışmalı ve çekişmeli geçerken, uluslararası ilişkilerde ve dış politikada birlik havası oluşur.  Bu Türk siyasi hayatının karekteristik özelliğidir. Ancak Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile birlikte Türk siyasi hayatının laboratuvarı olarak kabul edilen II. Meşrutiyet Dönemi siyasi hayattan günümüze Türkçü, İslamcı, liberal ve Batıcı partiler siyasi iktidarı elde etmek için büyük koalisyonlar kurma gayreti içerisine girişmişlerdi. Türkiye’de kurulan her siyasi parti tek başına iktidarı hedefler ve siyasetini buna göre dizayn eder. Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile artık siyasi partilerin tek başına iktidarı söz konusu olmaktan çıkıp” koalisyonlarla yönetimde ortaklık elde etme ve ortak siyaset belirleme” yöntemi ön plana çıkmıştır. Bu durum gelecek adına Türk siyasi hayatında bir kırılma noktası teşkil edebilir. Şöyle ki siyasi partilerin kökten getirdiği fikirler XXI. yüzyılda değişimlere uğrayabilir ve Türk ve dünya siyasetinde yeni diyebileceğimiz fikrî temelli oluşumlar kurulabilir. Dünya yeniden farklı kutuplaşmalara gebe olduğu kesindir. Büyük savaşlardan ve büyük buhranlardan sonra dünya siyaseti farklı evrelere dönüşür. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası ilişkiler faşizm, Nazizm ve türlü fikirler ile örülmüştü ve Türk siyaseti buna göre yörünge belirlemiş ve tek partili bir yönetim ile karizmatik bir lider kişilik ile yönetilmişti. İkinci Dünya Savaşı ise farklı bir siyasi konjüktür ortaya çıkarmış ve çok partili siyasi hayat ortaya çıkarmıştı. Güçlü demokrasi ve güçlü temsil ile yönetilmeye çalışılan Türk siyaseti askerî darbeler, siyasi ve ekonomik bunalımlar ile boğuşmuştu. 1980 askerî darbesi sonrası iktidar tek bir siyasi parti tarafından elinde bulundurulmuş, ekonomide istikrar kısmen liberal politikalar ile sağlanmaya çalışılmıştı. Ancak bu siyasi partinin iktidarı kısa sürmüş ve Türk siyasi hayatında tekrar koalisyon iktidarları baş göstermişti. 2002 yılına gelindiğinde ise kökeni yine II. Meşrutiyet’te olan, 1960 darbesi sonrası Türk siyasi hayatında kendine geniş yer bulan “İslamcı” söylemleri ile liberal ekonomik anlayışla yönetilen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) tek başına iktidar olmuştu. Bu iktidar partisini ise kökeni yine II. Meşrutiyet Dönemlerine ait “Batıcı” ve “çağdaş” söylemleri Türk siyasi hayatında bir figür olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) muhalefette dengelemeye çalışmıştı. Türk siyasi hayatı Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile fikirlerin ve ideolojilerin karma bir şekilde iktidarda temsil edildiği bir siyasi hayata doğru dönüştü. Örneğin milliyetçi-Ülkücü siyasi hareketin temsilcisi Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) 2002 yılından günümüze iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi ile siyasi birliktelik inşa ederek Türk siyasi tarihini yeni bir evreye doğru yönlendirmişti. Bu siyasi ortaklığın karşısında yine “Batıcı, İslamcı, milliyetçi ve liberal” politikalarla yönetilen başka bir siyasi oluşum yer aldı.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Türk siyaset kurumu; Cumhuriyet Türkiye’sini yeni yüzyılında dünya siyasetinde yeni buhranlar ve savaşlar ile birlikte “emin devlet” fikriyle bölgesinde insanlık huzuruna hizmet eden güçlü siyasi ve ekonomisi olan yapıya kavuşturacak millet ve devlet aklına sahiptir. Ancak Türkiye yeni dünya düzeninde, doğuda Çin-Rusya-İran ve batıda ABD-Avrupa Birliği-İngiltere kutupları arasında denge siyasetiyle yer edinebilir. Doğudan batıya geçişte ve Doğu’daki güç odakları ile Batıdaki güç odakları arasında bir konumda olan Türkiye stratejik sebeplerin yanı sıra teolojik çıkarların ve savaşların da tam ortasında bulunmaktadır. Türk siyasetinin yeni yüzyılda belirleyeceği en önemli stratejilerden birisi mutlaka kökeni ve teolojik yapısı bir olan Türk dünyasıdır. Türk dünyası nüfusu, ekonomisi ve askerî gücü ile dünya siyasetinde yeni yüzyılımızda önemli bir yer edinecektir. Çünkü hem Doğu Bloku’nda hem de Batı Bloku’nda yer alan Türk bulunmaktadır. Kazakistan-Kırgızistan-Türkmenistan-Özbekistan gibi Türk devletleri bugün olmazsa dahi yarın daha da güç kazanacak ve dünya siyasetinde önemli söz sahibi olacaktır. Kültürel ve nüfus politikalarından ayrı olarak Türkiye’nin jeopolitik konumu Türk siyasetinde yeni söylemlerin oluşmasını sağlayabilir. Ticari yolların ve teolojik çıkarların merkezinde bulunan “Levant” bölgesi (Doğu Akdeniz) stratejik ve iktisadi çıkarların yeniden üssü olabilir. Türkiye Levant bölgesinin hilali olan Kıbrıs’ta iki devletli çözümden sonra Türk siyaseti Kıbrıs üzerinden iktisadi ve siyasi söylemler geliştirerek çeşitli çıkarlar elde edebilir ve caydırıcı bir güç konumuna yükselebilir. Doğu Akdeniz’de güçlü olacak olan Cumhuriyet Türkiye’si “emin devlet” tanımlamasıyla; enerji ve ticaret yolanlarının sağlıklı işlemesini sağlayabilir. Avrupa’nın ihtiyacı olan Doğu Akdeniz gazının Türkiye üzerinden nakli “emin devlet” Türkiye’nin önemli bir argümanıdır. Bunun yanında Cumhuriyet Türkiye’si Rus – Ukrayna savaşın da ortaya koyduğu ‘tahıl koridoru ve Rus gazının Avrupa’ya naklindeki rolü de “emin devlet” olmasının göstergesidir.
Son olarak; Cumhuriyet Türkiye’si ikinci yüzyılında lider ülke Türkiye hedefine çok yakındır. Cumhuriyet’i kuran asabiyenin karakteri ilk yüzyıldaki siyasi partilere ve devlet yönetimine sirayet etmiştir. Fransız politik düşünür Montesquieu der ki: ‘’Toplumların ilk günlerinde cumhuriyetin başları kurumları kurar, sonra da kurumlar başları yetiştirir.’’ Türk devletinin kurucu asabiyesi de günümüzdeki karakterini şekillendirmiştir. Çağımız da dünü, bugünü ve geleceği okuyacak olan devlet kurumları ve siyasi aktörler de ikinci yüzyılın sosyal, kültürel ve beşerî yaşımın inşa edecek aktörlerdir. Deniz Ülke Arıboğan’ın “Travmaların Gölgesinde: Politik Psikoloji” kitabı da Cumhuriyet’in kurucu ögeleri ve günümüze kadar gelen devlet yansımasını ‘toprak kaybeden neslin çocuklarının, güvenlikçi bakışıyla sistemi inşa etmesi olarak ifade etmiştir. Günümüze gelindiğin de Cumhuriyet Türkiye’sinin komşuları ve yakın coğrafyası siyasi ve askeri çalkantılarla doludur. İçeride 15 Temmuz ve travması hâlen daha toplum ve siyaset kurumunda varlığını göstermektedir. Bu sebeple de Cumhuriyet Türkiye’sinin temeli olan “ulus devlet” fikri ikinci yüzyılda da kendini gösterecektir. Devletin sınırları ve siyaset kurumunun sınırları millî güvenlik bakışıyla dizayn olacaktır. Birinci yüzyılın sonuna gelindiğinde siyaset kurumu aktörleri ‘’II. Meşrutiyet Dönemi’’ siyasi olayları ve günümüz siyasetinin harmanladığı kişiler olarak ikinci yüzyılı millî ve emin devlet olarak inşa etmekle yükümlüdürler.

KAYNAKÇA
AHMAD, Feroz, Modern Türkiye’nin Oluşumu, (çev.Yavuz Alogan), İstanbul: Kaynak Yayınları, 2015.
AKŞİN, Sina, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, Ankara: İmge Kitabevi, 2014.
ALBAYRAK, Mustafa, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960), PHOENİX YAYINEVİ, 2004, Ankara.
BERKES, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016.
GEORGEON, François, Sultan Abdülhamid, Çevirmen: Ali Berktay, İletişim Yayınları, İstanbul, 2022.
HANİOĞLU, M.Şükrü, Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük 1889-1902, İstanbul: İletişim Yayınları, 1985.
İNALCIK, Halil, Tanzimat ve Bulgar Meselesi, Kronik, İstanbul, 2018.KARPAT,  Kemal H., Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul: Timaş Yayınları, 2016.
LEWİS, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, (çev.Babür Turna), Ankara: Arkadaş Yayıncılık, 2015.
MARDİN, Şerif, Türk Modernleşmesi (Makaleler 4), İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.
MARDİN, Şerif, Türkiye’de Toplum ve Siyaset (Makaleler 1), İstanbul: İletişim Yayınları, 2003.
METİN, Sevtap, Magna Carta ve Sened-i İttifak'tan Bugüne, On İki Levha Yayıncılık, 2015.
OKYAR, Ali Fethi, Serbest Cumhuriyet Fırkası Nasıl Doğdu, Nasıl Feshedildi?, Ketebe Yayınevi, İstanbul, 2019.
SHAW Stanford J. , - Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, (2 cilt), (çev.Mehmet Harmancı), İstanbul: E Yayınları, 2006.
TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasal Partiler (3 Cilt), Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul,1989.
TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiye’nin Siyasî Hayatında Batılılaşma Hareketleri, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2010.
YALÇIN, E. Semih, Atatürk'ün Milli Dış Siyaseti, Berikan Yayınevi, 2000, Ankara.
ZÜRCHER, Erik Jan, Cumhuriyetin İlk Yıllarında Siyasal Muhalefet Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924-1925), Çeviren: Gül Çağalı Güven, İletişim Yayınları, İstanbul, 2021.
ZÜRCHER, Erik Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İstanbul: İletişim Yayınaları.2008.